6 Şubat’ın ikinci yılı | DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları: İnsanlar, yaşamlarını hâlâ konteynerlerde 21 metre kareye sığdırmaya çalışıyor!

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki heyet, 6 Şubat depremlerinin ikinci yılında Hatay’da düzenlenen anma törenlerine katıldı. Hatimoğulları, “Denetim yapmayan, konutları denetlemeyen, insanları bile bile ölüme terk eden, sahte imar aflarıyla insanları ölüme terk eden anlayış şimdi de iki sene sonra depremzedeyi yine aslında diri diri ölüme mahkum etmiş. İnsanlar hâlâ iki yıl geçtiği halde konteynerlerda 21 metre kareye yaşamlarını sığdırmaya çalışıyor” dedi.

6 Şubat Depremlerinin ikinci yılında DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki heyet, Hatay’daki anma törenlerine katıldı. Hatimoğulları, burada yaptığı konuşmada şunları kaydetti:

“İki sene önce bu gece sabaha karşı Hatay’da, Maraş’ta, Adıyaman’da, Malatya’da on bir ilimizde hayat durdu. On bir ilimiz dipten gelen bir sarsıntıyla büyük bir yıkım yaşadı. Kentlerimiz yalnız bırakıldı. Bizler depremde o göçüklerin altındayken ‘sesimi duyan var mı?’  Sesini aslında herkes duyuyordu. Ama devlet duymazdan geldi bizi. Biz birbirimizin sesini duyduk. Birbirimizin yarasını sarmaya çalıştık. Biz kıt olanaklarımızla bulduğumuz kürekle kazmayla akrabalarımızı, arkadaşlarımızı, komşularımızı canlarımızı kurtarmaya çalıştık. Ama bu kadarını yapabildik.

T24 deprem bölgesinde – Depremin ikinci yılında Adıyaman: “Her şey düzelir de hiçbir şey eskisi gibi olmaz”

“Deprem bölgeleri kocaman bir şantiyeye dönmüş”

O gün kepçeler gelmedi. O gün hiltiler yoktu. Ama aradan kısa bir zaman geçtikten sonra enkaz kaldırmak için ihaleye çıktılar ve birden yandaş müteahhit şirketlerin iş makinelerini gördük, deprem bölgesinin dört bir yanında. O kepçeler o gün gelseydi biz bu kadar canımızı kaybetmezdik. Bizler bizzat arama kurtarma çalışmalarına katıldık. Bir kepçenin neleri kurtarabileceğini, kaç canı kurtarabileceğini gözlerimizle gördük. O gün bir seferberlik ilan edilseydi, o gün kışlalardan askerleri çıkarıp ‘gidin halka yardım edin’ denseydi, izin verilseydi askerin çıkmasına bunlar yaşanmazdı. O gün Türkiye’de o beş firmanın kepçeleri buralara gelseydi bizler bu kadar ölmeyecektik. İşte bizim canımızı yakan, bizleri kahreden konulardan birisi budur. Devlet bizi yalnız bıraktı. Ölüme terk etti. Günler sonra gelebildiler buralara. O da gelebildiler mi? Ayrı bir soru işareti. Aradan iki yıl geçti, dışarıdan gelen değerli dostlarımız bizleri yalnız bırakmadılar. İlk günde yalnız bırakmadılar, bugün de yalnız bırakmadılar. Hepiniz görüyorsunuz değerli dostlar. Burası kocaman bir şantiyeye dönmüş. Deprem bölgeleri kocaman bir şantiyeye dönmüş. Hatay apaçık ve bariz bir biçimde ayrımcılığa maruz kalmış.

“İki sene sonra depremzedeyi yine diri diri ölüme mahkum etmiş”

Denetim yapmayan, konutları denetlemeyen, insanları bile bile ölüme terk eden, sahte imar aflarıyla insanları ölüme terk eden anlayış şimdi de iki sene sonra depremzedeyi yine aslında diri diri ölüme mahkum etmiş. İnsanlar hala iki yıl geçtiği halde konteynerlerda 21 metre kareye yaşamlarını sığdırmaya çalışıyor. Kadınlar bunun en ağır bedelini ödüyor. 21 metre kareye bir ailenin, çocukların yaşamını sığdırmaya çalışıyorlar. Ve hâlâ insanlar çok önemli oranda konteyner kentte yaşıyorlar. Bizlere, depremzedelere müşteri gözüyle bakan bu iktidar yine yok. İki sene geçti aradan gene yok ve buradan biz iktidara, merkezi hükümete sesleniyoruz. Bir an önce konutlar yapılmalı, bitirilmeli ve bir an önce buradaki insanların konutlarına kavuşması sağlanmalı. İnsanlar yaşama tutunmak için dört elle sarıldılar. dışarıdan gelen toplumsal dayanışma ağlarının verdiği katkılarla ayakta durmaya çalıştılar. Hâlâ bu moralle bizler bize uzatılmış o dalı bizler tutarak burada yaşamaya çalıştık. Hayatta kalmaya çalıştık. Ve biz hiçbir zaman bu yaşadıklarımızı unutmayalım unutturmayalım. Cenazelerde yaygın bir söz vardır, ‘Allah bu acıları size unutturmasın’. Ben bir gün sordum, ‘Acıları niye unutmayalım ki? Acılar içinde mi yaşayalım? Acıları unutmak daha iyi değil midir?’ diye. Meğer ki bu sözün anlamı şuymuş, daha beterini yaşamayın ki bu acı kalsın sadece aklımızda. Ama biz her seferinde daha büyük bir acı yaşıyoruz. Gölcük depreminden, Van depreminden sonra Maraş, Antakya depremini yaşadık ve daha büyük bir acı yaşadık bizler. Bizler bu hüznü unutmak istemiyoruz. Bizler bu hüznü unutmayacağız, unutturmayacağız ki daha çok canımız yanmasın. Biz gitmedik, biz buradayız ve sizlere sözümüz olsun ki bizler bu kenti Yüzyıllar boyunca birçok medeniyetlere beşiklik etmiş bu tarihi kenti ve bütün kentlerimizi sevgiden tuğlalarla hep beraber öreceğiz. Kendimizi, kentimizi ve yaşamımızı yeniden  inşa edeceğiz.” (ANKA)


Yakın bir gelecekte organları yazıcılarda ‘basabileceğiz’ – Doku mühendisi Ece Öztürk anlatıyor


 

 

 

Related Posts

Son dakika: CHP otobüs şoförü için 13 yıl hapis istenildi

CHP’li milletvekilleri ile genel başkan yardımcılarını taşıyan otobüsün şoförü Gökhan Gülyurt hakkında, polislerin “dur” ihtarına uymayıp aracı üzerlerine sürdüğü gerekçesiyle, zincirleme şekilde “görevi yaptırmamak için direnme” suçundan 13 yıl 6 aya kadar hapis istemiyle iddianame düzenlendi.

Taliban barış elçisi kesildi: Hindistan ve Pakistan’a diyalog çağrısı

Hindistan’ın Pakistan topraklarında “terör hedefi” olarak tanımladığı bölgelere roket saldırısı düzenlemesi sonrası iki ülke arasında başlayan gerilim sürüyor. Bugün toplanan Pakistan güvenlik komitesi, Hindistan’ın saldırısını savaş eylemi olarak …

Antalya’da denizde erkek cesedi bulundu!

Antalya’nın Muratpaşa ilçesi açıklarında denizde erkek cesedi bulundu. Üzerinden kimlik çıkmayan kişinin yabancı uyruklu olabileceği değerlendiriliyor.

Bakanlık İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne 3,7 milyon TL ceza kesti

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İzmir’in Tire ilçesinde açık alanda vahşi depolama yaptığı belirlenen İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne 3 milyon 739 bin 452 TL idari para cezası uyguladı.

El yıkama dayatması delirmesine neden oldu! Doktor Semmelweis’in değeri yıllar sonra anlaşıldı

1847’de Viyana Genel Hastanesi’nde artan lohusa ateşi vakalarını engellemek amacıyla tıp öğrencilerine cesetlerle temas sonrası el yıkama zorunluluğu getiren Macar doktor Ignace Philippe Semmelweis, meslektaşlarının şiddetli direnciyle karşılaşarak önce itibarsızlaştırıldı, ardından ruh sağlığını yitirdi.

6.2’nin ardından İstanbul’daki deprem polemiğine İTÜ de karıştı!

İstanbul’daki 6,2’lik depremin ardından İstanbul Teknik Üniversitesi akademisyenlerince hazırlanan ön raporda, enerjinin sadece yüzde 12’sinin boşaldığı kaydedilirken; Marmara için sıkça anılan 7,8 büyüklüğündeki deprem senaryosunun korku yaratmak amacıyla değil, gerçek mühendislik hesabıyla ortaya konulduğu belirtildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir